Sosyal bilimcilerin “aşırılık çağı” diye nitelediği bir zamanda yaşıyoruz.
Seçenekler sonsuz, onlara ulaşmak hiç olmadığı kadar kolay
görünüyor. Fakat bu sınır tanımaz kültür ortamında, her şeye yetişmek
mümkün olmadığı gibi muhtemelen anlamlı da değil. O halde birey
olarak hayatlarımıza nasıl biçim kazandıracağız?
Seçeneklerle ve ayartmalarla dolu hayatımızda, en kötü senaryo
olan biteni kaçırmak. Son gelişmeleri, maç sonuçlarını, bize
özel alışveriş fırsatlarını yakalamaya çalışırken, en çok odağımızı
korumakta zorlanıyoruz. Özdenetim, itidal, ölçülülük gibi kavramlar
yerini hedonik bir döngüye mi bıraktı? Bir şeyden feragat etmeden
bir diğerine tutunmak mümkün müdür? Her şeyi birden yapma
telaşının bedeli nedir? İnsan potansiyeli efsanesi nedir, eylemlerimiz
üzerinde nasıl bir etkisi vardır? Sonsuz mutluluk ve doyum arayışı
saplantısından kurtulabilir miyiz? Her şeyi deneme arzusunun
kaynağı nedir? Sınırlar her durumda aşılmak için midir, onlarla
yaşamak bize ne kazandırır? Kendine hakim olma sanatı öğrenilebilir
mi? Kışkırtıcı, davetkar ve sınırsız bir dünyada kurumlar, örgütler,
teknolojiler ve sosyal yapılar bizi nasıl belirler?
Sevilen psikolog ve felsefeci Svend Brinkmann Olan Biteni Kaçırma
Keyfi’nde kendine hakim olma sanatını bir erdem olarak ele alıp
savunuyor. Yazar kendi isteğiyle bir şeylerden vazgeçmenin kişiyi stres,
depresyon ve kaygı gibi dertlerden koruyacağını vurgularken itidal
ve özdenetimi mutlu bir hayatın anahtarı olarak işaret ediyor. Hız ve
sınırsızlık kültürüne karşı koymak isteyen herkes için etkili ve ilham
verici bir kaynak.