“Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım”dan sonra Şeyhmus Diken bu kitabında da eski Diyarbakırlılarla sohbet ediyor, Diyarbakır’ın hikâyesini anlatmaya devam ediyor.
Bu sefer anlatılanların merkezinde 1925 Şeyh Said İsyanı ve sonrasında yaşanan sürgünler, yerinden yurdundan edilmeler, gurbette kurulan yeni yaşamlar, aflar, geri dönüşler var. İsyanın şehri ve insanlarını nasıl etkilediğinin; geçmişin bugünde nasıl sürdüğünün; isyanın zamanla şehre nasıl damgasını vurduğunun hikâyesi...
Cemiloğullarının, Azizoğullarının, Öngörenlerin ve daha nice köklü büyük ailenin Diyarbakır’dan, yurtlarından koparılarak Lüleburgaz’a, Ordu’ya, Denizli’ye, Konya’ya, Adana’ya, Mersin’e, Suriye’ye savrulan yaşamları; yollar, yolculuklar, gurbet elde yaşama, kimliklerini koruma savaşları, geri dönüşler, dönemeyişler, tekrar sürgünlükler...
İsyanı yaşayanların, sürgünde doğanların tanıklıklarıyla, hayat hikâyeleriyle, şiirlerle, ağıtlarla, fotoğraflarla anlatılıyor bu çarpıcı tarih. Tüm bu zengin malzemeler sayesinde kitap, yaşananları resmî tarihin kalıpları dışında, birinci el tanıkların ağzından, günlük hayatın olanca canlılığıyla aktarıyor.
İsyan Sürgünleri’nde, isyanın şehrin kimliğine ne denli nakşolduğunu, seksen yıl sonra dahi insanlar için kendilerini ve şehirlerini anlatırken nasıl temel bir referans noktası olduğunu görüyoruz.
“Diyarbekir Diyarım, Yitirmişem Yanarım”dan sonra Şeyhmus Diken bu kitabında da eski Diyarbakırlılarla sohbet ediyor, Diyarbakır’ın hikâyesini anlatmaya devam ediyor.
Bu sefer anlatılanların merkezinde 1925 Şeyh Said İsyanı ve sonrasında yaşanan sürgünler, yerinden yurdundan edilmeler, gurbette kurulan yeni yaşamlar, aflar, geri dönüşler var. İsyanın şehri ve insanlarını nasıl etkilediğinin; geçmişin bugünde nasıl sürdüğünün; isyanın zamanla şehre nasıl damgasını vurduğunun hikâyesi...
Cemiloğullarının, Azizoğullarının, Öngörenlerin ve daha nice köklü büyük ailenin Diyarbakır’dan, yurtlarından koparılarak Lüleburgaz’a, Ordu’ya, Denizli’ye, Konya’ya, Adana’ya, Mersin’e, Suriye’ye savrulan yaşamları; yollar, yolculuklar, gurbet elde yaşama, kimliklerini koruma savaşları, geri dönüşler, dönemeyişler, tekrar sürgünlükler...
İsyanı yaşayanların, sürgünde doğanların tanıklıklarıyla, hayat hikâyeleriyle, şiirlerle, ağıtlarla, fotoğraflarla anlatılıyor bu çarpıcı tarih. Tüm bu zengin malzemeler sayesinde kitap, yaşananları resmî tarihin kalıpları dışında, birinci el tanıkların ağzından, günlük hayatın olanca canlılığıyla aktarıyor.
İsyan Sürgünleri’nde, isyanın şehrin kimliğine ne denli nakşolduğunu, seksen yıl sonra dahi insanlar için kendilerini ve şehirlerini anlatırken nasıl temel bir referans noktası olduğunu görüyoruz.