“Alevi topluluklar ne yazık ki artık kendilerini kendi kurucu ilkeleri
ve Yasa u¨zerinden okumak yerine, bunları bir yu¨k gibi
deneyimlemekte, onun yerine Kırmızı’nın metin boyunca ifade
etmeye çalıştığı devlet takıntılı bir yeniden inşanın peşinde
koşmaktadırlar. Bir yandan devlet takıntılı bir inşanın peşinde
koşarken, aynı anda devletle mesafelenme refleksinin varlığıdır
trajediyi anlamlı kılan.”
Ayhan Yalçınkaya
İnsan hakları kuramlarının imkânlarıyla Aleviliğe bakmaktan
ziyade, Aleviliğin tarihsel deneyimi u¨zerinden insan hakları
kavramına ve kuramlarına bakıyor bu kitapta Hu¨seyin
Kırmızı. İnsan hakları, hak ve yasa kavramlarının sağlamasını
yapıyor. Böylelikle, iktidar ve devlet kavramlarının da bir
sorgulamasını yapıyor. İnsan ile devlet arasındaki ilişkiyi,
insan ile “yu¨ce olan” arasındaki ilişkiyi du¨şu¨nmeyi derinlere
inerek kışkırtıyor.
Kitapta bu evrensel tartışma, Aleviliğin tarihsel bilgisi içinde
dolaşarak yapılıyor: Buyruk yazmaları, yasanın —devletsiz—
“organı” olarak Alevi topluluğu, cem, pirlik-mu¨rşitlik-dedelik…
Yasa ihlalinin, “ceza” statu¨su¨nden affedilemeyecek ağır
bedeli olarak dar ve du¨şku¨nlu¨k, özel bir ilgiyle tartışılıyor.
Yasa’dan Buyruk’a insanı anlamlandırma etrafında bir
tarihsel ve du¨şu¨nsel arayış…