“Annem her zaman, ah, işte üzgün, işte çok acılı… Bir de kalp
hastasıydı; hiçbir zaman iğnesine, ilacına, tedavisine devam etmedi.
Her gün ölmek istedi. Kız kardeşimden sonra, altı sene sonra
öldü. Babamı kendinden öteledi, istemedi yanında. Hayat dolu,
sıcak bir insandı, ama işte aşırı üzgündü, yani hem yaşıyordu hem
yaşamıyordu.”
Madımak, 2 Temmuz 1993’ten beri Türkiye tarihinin en karanlık
günlerinden birinin adıdır. Madımak Oteli, o gün Sivas’ta yapılacak
kültürel bir etkinliği “dinsizlik”le, “zındıklık”la suçlayan bir linç
topluluğu tarafından saatlerce kuşatıldı, sonuçta etkinlik için şehre
gelen otuz üç kişi katledildi, elli bir kişi ağır yaralandı. Ölenlerin
ardında yaslı aileler, yakınlar, anneler, babalar, kardeşler kaldı. Onlar
katliamın hesabının sorulması, hayatlarını kaybedenlerin anısının
yaşatılması, o gün olanların bir daha yaşanmaması için mücadele
ettiler, ediyorlar. Öte yandan evlerin, odaların içinde keder hep
vardı ve onlarca yıl sonra, bugün de varlığını hâlâ sürdürüyor. Ozan
Çavdar, Sivas Katliamı’nda yakınlarını kaybeden ailelerle görüşerek
bellek mücadelelerinin arka planında kendini hep hissettiren
yası, kayıpla nasıl başa çıktıklarını araştırıp, bizzat onların dilinden
aktarıyor. Zeynep Altıok Akatlı, Eren Aysan ve Yeter Gültekin ile
yaptığı görüşmelerin yanı sıra kamuoyunca daha az bilinen, ama
kayıplarının hatırasını yaşatmak için didinen Pir Sultan Abdal Kültür
Derneği çevresindeki ailelerin sesini de kitabına taşıyor. Sivas
Katliamı: Yas ve Bellek, yakınlarını katliamda kaybeden ailelerin
samimi duygularının, düşüncelerinin işitileceği ilk akademik
araştırma olma özelliğini taşıyor.