“[…] Camiler, sanıldığının aksine salt formatlanan mabetler
değildir. Din ve devletin yan yana yürüyerek yeni rejim inşa
ettikleri anda kurucu bir rol üstlenerek, kimi zaman halkın
yanı başında yer alan din görevlileri ve onların vaazları ve
hutbeleri aracılığıyla, kimi zaman dinî alanı düzenleyen bir
reforma gösterilen İslâ mcı muhalefetin ‘korkulan’ yeri
olmakla, kimi zaman verdiği dinî eğitimin hem kurumsal
ayrışma hem de farklılaşmaya engel/destek olmasıyla ve
nihayetinde gündelik hayatı beş vakit ele geçiren doğalarıyla
laikleşme sürecinin aktörlerindendir. […] Yeni rejim, camileri
kendi bağlamının içinde yeniden üretirken camiler de yeni
rejimin laikleşme sürecine karakteristiğini verir.”
Sadece bir ibadethane olmanın çok ötesinde bir anlam taşıyan
camiler ve camiler etrafında kurulan siyasi söylem ve bu
doğrultudaki eylemler, Cumhuriyet’in ilk yıllarından günümüze
dek tartışma konusu olmuştur. Deniz Parlak bu kitapta,
Osmanlı devletinin son dönemlerinden erken Cumhuriyet’e
camilerin hem toplum hem de iktidar nezdinde oynadığı rolü
inceliyor. Kuran’ın ve ezanın Türkçeleştirilmesi, camilerde
eğitimin yerini modern eğitimin alması, camilerin mekânsal
varlıklarına dair tartışmalar ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi
konu başlıklarıyla “bulanık” Türkiye laikleşmesini anlamayı
hedefliyor. Cumhuriyet’in ilk yıllarından beri siyasal kutuplar
arasında tartışma konusu olmuş camilerle ilgili iddiaları
dönemin yayınları ve arşivler marifetiyle araştırıyor, iddialara
yanıt arıyor.