“Bir grev, boykot veya gecekondu sözü geçince, akla hemen ‘polis’ gelir olmuştur. Çünkü egemen sınıflara sırtını dayamış olan politik çevreler, polisi, bu sınıfların yararına ‘yasal maşa’ gibi, daha genel bir ifade ile, halkı halka karşı kullanagelmişlerdir. (…)
Bir tek şeyin bilinmesinde, hem de tüm politikacılarca bilinmesinde yarar vardır: Polis toplumun karşısında olmaktan ve gösterilmekten artık hoşlanmıyor. Politikacıların ve onların sırt dayadıkları bazı çevrelerin polisi değil, halkın polisi olmak istiyor.”
1970’lerde Türkiye’de bir Pol-Der vardı: Emniyet mensuplarının demokratik olarak örgütlendikleri bir polis derneği… 12 Eylül 1980’den sonra öcüleştirilen, siyasetin “zararlarının” en aşırı simgesi olarak anılan Pol-Der neydi, nelerle uğraşırdı?
Pol-Der’in genel sekreterliğini ve genel başkan vekilliğini yapmış olan Sıtkı Öner’in anıları, Türkiye’nin yakın tarihinin bu ilginç ve unutulan, unutturulan olgusu hakkında bilgiler ve izlenimler sunuyor.
“Bir grev, boykot veya gecekondu sözü geçince, akla hemen ‘polis’ gelir olmuştur. Çünkü egemen sınıflara sırtını dayamış olan politik çevreler, polisi, bu sınıfların yararına ‘yasal maşa’ gibi, daha genel bir ifade ile, halkı halka karşı kullanagelmişlerdir. (…)
Bir tek şeyin bilinmesinde, hem de tüm politikacılarca bilinmesinde yarar vardır: Polis toplumun karşısında olmaktan ve gösterilmekten artık hoşlanmıyor. Politikacıların ve onların sırt dayadıkları bazı çevrelerin polisi değil, halkın polisi olmak istiyor.”
1970’lerde Türkiye’de bir Pol-Der vardı: Emniyet mensuplarının demokratik olarak örgütlendikleri bir polis derneği… 12 Eylül 1980’den sonra öcüleştirilen, siyasetin “zararlarının” en aşırı simgesi olarak anılan Pol-Der neydi, nelerle uğraşırdı?
Pol-Der’in genel sekreterliğini ve genel başkan vekilliğini yapmış olan Sıtkı Öner’in anıları, Türkiye’nin yakın tarihinin bu ilginç ve unutulan, unutturulan olgusu hakkında bilgiler ve izlenimler sunuyor.