Çeteler, devletin ‘örtülü’ pratikleri ve insan hakları ihlalleri, hızla ve sürekli değişen Türkiye gündeminin maalesef değişmeyen unsurları. Mithat Sancar’ın makalelerinin biraraya getirilmesinin ardındaki nedenlerden biri de Türkiye’de her gün yeni bir olayın bu unsurların sürekliliğini pekiştirmesi. Susurluk’la başlayıp Hizbullah’la devam eden olaylara her gün bir yenisi ekleniyor. Görünen o ki, Sancar’ın kitapta tartıştığı meseleler, daha uzun bir süre Türkiye gündeminin başlıca konularını oluşturacak. Farklı yerlerde yayımlanan bu yazılar arasında bir bütünlük var ve bu bütünlüğü oluşturan şey de devlet aklı ve demokratik hukuk devleti arasındaki gerilim ya da çatışma. ‘Devleti korumak ve kollamak’ adına işlenen insan hakları ve hukuk ihlâlleri, ‘devletin bekâsının’ her şeyin önüne geçtiği memleketimizde, ‘rutin’den sayılıyor. Sancar, ‘Bizzat devlet olma sıfatının meşruluğu garanti ettiğini varsayan devlet aklı (hikmet-i hükümet), hukuk devletinin gerçekleşmesinin önünde nasıl bir engeldir? Yasallık, devlet uygulamalarını meşru kılmaya yeter mi?’ şeklinde ortaya koyabileceğimiz soruları kuramsal bir vukufla tartışıyor. Bu sorular, kamu hayatı ve insan hayatı açısından acil önem taşıyor. Sancar, doğal hukuk ve insan hakları ile ilgili analizler yapıyor; insan haklarının hukuk kitaplarındaki biçimsel çerçevesi ile insanlığın özgürleşme macerasının açtığı evrensel hukuk arasındaki gerilime dikkat çekiyor; düşünce özgürlüğü sorununu ve 1982 Anayasası’nı bu bağlamda tartışıyor.
“Devlet Aklı” Kıskacında Hukuk Devleti, sosyal bilimlerde yeniden önem kazanmaya başlayan kamu hukukçuluğu alanında kapsamlı ve ufuk açıcı bir örnek.
Çeteler, devletin ‘örtülü’ pratikleri ve insan hakları ihlalleri, hızla ve sürekli değişen Türkiye gündeminin maalesef değişmeyen unsurları. Mithat Sancar’ın makalelerinin biraraya getirilmesinin ardındaki nedenlerden biri de Türkiye’de her gün yeni bir olayın bu unsurların sürekliliğini pekiştirmesi. Susurluk’la başlayıp Hizbullah’la devam eden olaylara her gün bir yenisi ekleniyor. Görünen o ki, Sancar’ın kitapta tartıştığı meseleler, daha uzun bir süre Türkiye gündeminin başlıca konularını oluşturacak. Farklı yerlerde yayımlanan bu yazılar arasında bir bütünlük var ve bu bütünlüğü oluşturan şey de devlet aklı ve demokratik hukuk devleti arasındaki gerilim ya da çatışma. ‘Devleti korumak ve kollamak’ adına işlenen insan hakları ve hukuk ihlâlleri, ‘devletin bekâsının’ her şeyin önüne geçtiği memleketimizde, ‘rutin’den sayılıyor. Sancar, ‘Bizzat devlet olma sıfatının meşruluğu garanti ettiğini varsayan devlet aklı (hikmet-i hükümet), hukuk devletinin gerçekleşmesinin önünde nasıl bir engeldir? Yasallık, devlet uygulamalarını meşru kılmaya yeter mi?’ şeklinde ortaya koyabileceğimiz soruları kuramsal bir vukufla tartışıyor. Bu sorular, kamu hayatı ve insan hayatı açısından acil önem taşıyor. Sancar, doğal hukuk ve insan hakları ile ilgili analizler yapıyor; insan haklarının hukuk kitaplarındaki biçimsel çerçevesi ile insanlığın özgürleşme macerasının açtığı evrensel hukuk arasındaki gerilime dikkat çekiyor; düşünce özgürlüğü sorununu ve 1982 Anayasası’nı bu bağlamda tartışıyor.
“Devlet Aklı” Kıskacında Hukuk Devleti, sosyal bilimlerde yeniden önem kazanmaya başlayan kamu hukukçuluğu alanında kapsamlı ve ufuk açıcı bir örnek.